NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ صَالِحٍ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
الرَّزَّاقِ
أَخْبَرَنَا
عَبْدُ
الرَّحْمَنِ
بْنُ
بُوذَوَيْهِ
عَنْ
مَعْمَرٍ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ عُبَيْدِ
اللَّهِ بْنِ
عَبْدِ
اللَّهِ عَنْ
ابْنِ
عَبَّاسٍ
عَنْ
مَيْمُونَةَ
عَنْ النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
بِمِثْلِ
حَدِيثِ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ ابْنِ
الْمُسَيِّبِ
İbnü'I-Müseyyeb'den rivayet
edilen bir önceki (3842 nolu) Zührî hadisinin bir benzerini de Ahmed b. Salih
ile Abdürrezzak (şu senetle) rivayet ettiler: Abdurrahman b. Bûzeveyh, Ma'mer,
ez-Zührî, Ubeydullah b. Abdullah, İbn Abbas, Meymûne, Nebi (s.a.v.).
İzah:
Hattâbî, bu hadis-i
şerifleri açıklarken şöyle diyor:
"Metinde geçen
"ona yaklaşmayınız" sözü iki manaya
gelebilir:
1) İçine fare düşen
erimiş bir yağa asla yaklaşmayınız. Binaenaleyh onu yiyip içmek caiz olmadığı
gibi aydınlanmak için lamba gazı olarak ya da gemileri yağlamakta yağ veya boya
olarak kullanmak veya satmak da caiz değildir.
2) Böyle bir yağı sakın
yeme ve içmede kullanmayınız, ama yeme ve içmenin dışında ondan
faydalanabilirsiniz."
Tuhfe yazarı da bu
mevzuda şu görüşlere yer veriyor: "Bu hadis-i şerif, suyun dışındaki
sıvıların, az olsun veya çok olsun, içlerine bir fare düşmekle pisleneceklerine
delâlet etmektedir.
Ancak su böyle
değildir. Çünkü az sular içlerine fare düşmekle pislenirlerse de çok sular
farenin düşmesiyle renklen, kokulan ve tatlarında bir değişme olmadıkça
pislenmezler.
Zeytinyağına gelince,
içine fare veya başka bir pislik düşerse onun da pisleneceğine ve bu haliyle
yenmeyeceğine ulema-ittifak etmişlerdir. Fakat böyle bir zeytinyağını satmanın
caiz olup olmadığı ulema arasında ihtilaflıdır. Ulemanın ekserisine göre onu
satmak da caiz değildir. Ancak İmam Ebû Hanîfe, onun satışını caiz
görmüşlerdir. Ondan yeme içme dışında faydalanmanın caiz olup olmadığı
meselesi de ulema arasında ihtilaflıdır. Ulemadan bir topluluk, "ona yaklaşmayınız"
sözüne bakarak, ondan başka türlü faydalanmanın da yasak olduğunu söylemiştir.
İmam Şafiî'nin bu mevzuda ileri sürdüğü iki farklı görüşten biri böyledir.
Ulemadan diğer bir
topluluğa göre ise ondan aydınlanmada lamba gazı, boyacılıkta yağ olarak
faydalanmak caizdir.
İmam Ebû Hanîfe'nin
görüşü böyle olduğu gibi, İmam Şafiî'den gelen rivayetlerin en sağlamı da
böyledir."[el-Mübarekfurî, Tuhfetü'l-Ahvezî, V, 516.]
Hanefî mezhebinde
içerisine pislik düşen sıvıların temizlenmesi için bir de kaynatma ve oyma
yolları vardır ki bunu merhum Mehmed Zihni Efendi şöyle anlatır:
"Yüzeyi yüz
arşından küçük olan sıvı maddelere necaset isabet etmesinde; meselâ pekmez,
bal ve süt gibiler üç defa kendi misli kadar su ile kendi miktarları kalıncaya
kadar kaynatmakla temizlenir.
Oyarak temizleme: Bu
türlü temizlik donmuş yağ gibilerde yapılır. Donmuş olan yağ ve ağda gibilere
necaset isabet ettiğinde yalnız orası pislendiğinden çevresiyle birlikte
oyularak alınıp atılır. Gerisi temiz kalır.
Yağın sıvısı katısından
çok oldukça necasetin dokunması hepsini pislendirmiş olacağından ancak su ile
yıkanarak temizlenir. Pekmez gibi olanlar ise kaynatılarak temizlenir. Meğer
ki^ağ ve pekmez havz-ı kebir büyüklüğünde ola. O takdirde havz-ı kebir hükmüne
göre amel edilir."[Nimet-i İslâm, 132-133.]
Bezlü'l-Mechûd
yazarının açıklamasına göre; "Eğer farenin düştüğü anda yağın erimiş halde
mi katı halde mi yoksa yarısı katı yarısı sıvı halde mi olduğu kesin olarak
bilinmiyorsa farenin yağa, katı iken düştüğü kabul edilir. Çünkü Hz.Nebi böyle
yapmıştır.
Bir pisliğin bir yağın
içine ne zaman düştüğü bilinmediği zaman ise, "Bir emr-i hadisin akreb-i
evkatma izafeti asıldır"[Mecelle, mad. 11.] kaidesine uyularak o anda
düşmüş olduğuna hükmedilir."